⛳ Bir Baba Oğlunu Neden Sevmez

Kosmos filmi Kars’ta bir kasabada geçer. Dağlardan ağlayarak ve garip sesler çıkartarak gelen Kosmos, filmin başkarakteri. Yönetmene göre ise inançsız dünyada olması gereken bir kahramandır. Kasabaya gelir gelmez nehirde boğulan bir çocuğa yaşam vermesi kasaba halkı tarafından kendisine kutsal anlamlar yüklenmesine sebep olur. öldürdüğü çocuğu 10 yaşında, kendisi de 32. 22 yaşında baba olmuş adam. 40 yaşında adamım. ben kendimi bu yaşımda bile bir çocuğa babalık edemem diye düşünüyorken, adam öz be öz oğlunu boğup öldürüyor. 20 yaşında evlen, 22’de çocuk sahibi ol, 30’unda kafayı ye ve evlat katili ol. türkiye gibi bir ülkede Bir süre sonra çiçek kurumaya basladi.O zaman adak adadim. Her gece günes açmadan önce, bir tas suyla sulayacagim onu diye Iyi gelirmis derlerdi. 50 yil oldu, bu herif bir gece kalkip bir kerede bu çiçegi ben sulayayim demedi. Taa ki geçen geceye kadarO gece takatim kesilmis uyuyakalmisim Ben, böyle bir adamla 50 yil geçirdim. Bir erkek neden baba olmak istemez. Akıllı bir erkek dünyanın en güzel kadınını sevmez. Antalya arkadaş bulma sitesi. En iyi arkadaşlık uygulamaları 2019. Arkadaş evlilik siteleri. Flört grubu ekşi. Ücretsiz köpek verenler pet arkadaş. Bekar erkek evi dekorasyonu. Türk erkeği arayan yabancı bayanlar. DHA. Bursa'da 49 yaşındaki Gürbüz A., tartıştığı oğlu 25 yaşındaki Gökhan A.'yı başına tabancayla 3 el ateşe ederek öldürdü. DHA'nın haberine göre olay, gece yarısı merkez İngilterede bir metroda Yahudi bir baba-oğula sözlü saldırıda bulunan kişi ise asıl merak konusu. Elindeki Hristiyanların kutsal kitabı olan İncil'den birkaç satır okuyarak baba ve oğlunu suçlamaya devam eden kişiye Müslüman kadın müdahale etti. İnsan kimseye " ben senin gözlerinin yalan dolan bakışlarını sevdim, ben sana bir annenin evladına duyduğu hisleri besledim " demez kolay kolay. 4 kısa günlük bir aşk yaşayıp " doğurduğunu sevdiği gibi " sevmez. Ya da ne bileyim " ya bu ateşi söndür ya beni öldür, ya da bu kalbi bu bedenden sür " de demez. - Neden? - Bu nüfus kâğıtları, Balkan ve Umumi Harpte şehit düşen oğullarıma aittir. İki tane arslanımı bu millet uğrunda şehit veren baba, üçüncü oğlunu bu ölüm dirim harbinde bir kahpe saklar gibi gizlemez reis bey!.. Diye gözlerini açtığı zaman salon inledi. Bu kahramanlık sahnesi pek heyecanlı idi. Kendisini subay olarak tanıtıp baba ile oğlunu dolandırdı, hem hapis hem para cezası aldı. BALIKESİR - Susurluk'ta eşi ve oğlunun ölümüne neden olan babanın beyin ölümü gerçekleşti bir baba oğlunu niye sevmez. entry 37 galeri 1. oğlu kendisi gibi olmadığı için. Babalar kendi vasıflarının oğullarında vuku bulmasından memnun olurlar, öyle isterler. Bir mağazadan bisiklet almak istediğinizi düşünün. Seçeceğiniz bisiklet özelliklerinin sizin vasıflarınızı yansıtmanızı istersiniz. Aksi halde o İmam B., yüzüne isabet eden saçmalarla yaralanırken, Murat B. ise otomobiline binip, kaçtı. Yakınları tarafından bir araç ile Adana Şehir Hastanesi'ne kaldırılan İmam B., hayati tehlikesi nedeniyle ameliyata alındı. Olayın ardından Murat B.'nin otomobili, boş bir arazide terk edilmiş olarak bulundu. Haber 7 - Uzmanlar, yüzyıllardır süregelen ve zaman zaman esprilere konu olan gelin-kaynana çatışmalarını şu sebeplere bağlıyor. Rk59M3. belki de gostermek isteyip de, gosteremeyen babadir. muhtemelen ona da, babasindan kalan yadigardir. dolayisi ile, ataerkil bir aileden gelen, cocukluk ve genclik caglarinda oldukca baski ve ciddiyet icinde buyumus baba oldugu da soylenebilir.“cocuga karsi ilgi ve sevgi gosterisinde bulunursam kontrolden cikabilir. zamani geldiginde uyarilarima kulak asmaz, istemedigim karakterde biri olup cikabilir. hem bizi babamiz el bebek, gul bebek mi yetistirdi? mesafe olmali baba ile cocugu arasinda ki, simarmasin...” zihniyeti ile cocugu ve kendisi arasina mesafe koyan, yol/ yordam cizen aile reisidir. misal, cocuguna icten ve simsiki bir sekilde sarilmak; cocugu icin onem teskil eden gunlerde onun bekledigi tepkileri yansitmamak en basitinden gozlemlenebilmesi mumkun davranislaridir. lakin, sevdigini belli etmemeye calismakta son derece ustalasmis bu baba, gun olup devran dondugunde, sanki icinde yillardir biriktirdigi ukteleri gozlere ve tenlere sacarcasina bambaska biri olup cikacaktir. iste o zaman anlasilir ki, o an babanin artik epeyce yaslandigini kabul ettigi anlardir. gecmiste gizledigi sevgi partikullerini duygu sandukasindan cikartmaya karar vermis, bir sekilde cocugu nezdinde kazanmaya kastigi karizma unsurlarini birer zaman kaybi olarak gormeye her telefon actiginizda “hanim tamam artik, ver su icadi da, biraz da biz konusalim evlatla...” gibilerinden arka plandan siyrilmaya calisir. her ayrilisinizda gozlerindeki haybeye gecirdigine olan inanci ve yitik zamani gormeniz mumkundur. bilhassa pastel ve donuk sevgilerle doymaya alistirdigi evladinin gider ayak sarilip sarilmama konusundaki endiselerini farkettiginde, omuzuna atilan elle sadece yanaklarindan opulmesi ile yetinmesi gerektigini hissettiginde farkedilir ki, gecmisin izleri yureginde ici asla tatmin edilemeyecek cinsten bir ikindi vakti golgesi olup cikmistir. gösterilmeyen sevginin pek bir işe yaramadığını ortaya koyan, üzen ve kanimca babalik gorevlerini tam olarak yerine getiremeyen baba. bi yastan sonra yoktur o artik, cunku cocuk dedigin kucuk olur. aslinda hicbir yasta yoktur o, cocukluk anilarinda bile bulunmayan babadir, hafizayi karistirir karistirir da hatirlayamazsin birlikte oldugunuz tek bir* sahneyi eskilerden.. neyse ya, sonradan ne kadar ugrassa pisman olsa nafile iste, varsa da yoktur artik yoksa da yoktur. babası; sevgisini göstermenin ne demek olduğunu, kendi babasından göremediği için; görmediğini göstermeyen ama da hissettirendir ya... maddi veya manevi; kendince ne kadar hakli gerekcesi veya aciklamasi olursa olsun, kalbin* bir tarafinin hep kirik kalmasina neden olan aile buyugudur. yanlis egitim anlayisinin yaygin bir davranis feodal kültürün mirasi feodaliteden kurtulduk sanki.bu tür bir baba, sevmek söyle dursun cocugunu asagilar da."sen benim bes dakikalik zevkimin ürünüsün" diyeni bile ne sebeple olursa olsuncocuguna sevgi göstermeyen babacocuk sahibi olmayi hak etmemistir.bkz 5403663 kendi babasıyla arasındaki mesafelerin aynısını çocuğuyla arasına kendi elleriyle inşa eden, sevgi göstermeyi yüz göz olmak olarak algılayan, sevdiğini hissettirirse saygı görmeyeceğini düşünen, yanlışlarda olan babadır. kız çocuğu varsa, ilerleyen dönemlerde elektra kompleksine sahip bir evlat babası olacaktır. ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın. Sevgili Yavrum! Sadece bu sabah için, içimden ağlamak geldiği halde yüzünü gördüğümde gülümseyeceğim. Sadece bu sabah için, ne giymek istediğinin seçimini sana bırakacağım ve gülümseyerek, giydiğin okul kıyafetinin sana ne kadar yakıştığını söyleyeceğim. Bu sabah tüm işlerimi bırakıp seninle okula geleceğim. Sonra birlikte parka gidip salıncaklara bineceğiz. Bu sabah bulaşıkları lavaboda bırakıp bulmacanın nasıl çözüldüğünün bana öğreteni izleyeceğim. Öğleden sonra telefonun fişini çekip bilgisayarı kapatacağım ve arka bahçede oturup seninle köpükten balonlar uçuracağım. Bu öğleden sonra dondurma arabası için çığlıklar attığında sana hiç kızmayacağım ve gelirse bir tane alacağım. Bu öğleden sonra büyüdüğünde ne olacağın hakkında hiç canımı sıkmayacağım. Ya da seni ilgilendiren konularda ikinci bir düşünce üretmeyeceğim. Bu öğleden sonra kurabiye pişirirken bana yardım etmene izin vereceğim ve tepende dikilip düzeltmeye çalışmayacağım. Bu öğleden sonra hamburgerciye gideceğiz ve iki tane çocuk menüsü isteyeceğiz ki, iki oyuncak alabilesin. Bu gece seni kollarımda tutacağım ve nasıl olduğunu, seni ne kadar çok sevdiğimi anlatacağım. Bu gece küvette suları sıçratmana izin vereceğim ve sana hiç kızmayacağım. Bu gece geç saate kadar oturmana ve balkona çıkıp yıldızları saymana izin vereceğim. Bu gece sen yanına uzanıp en sevdiğim TV programlarını bir kenara bırakacağım. Bu gece sen dua ederken parmaklarımı saçlarında dolaştırıp bana en büyük armağanı verdiği için Allah’a şükredeceğim. Kayıp çocuklarını arayan anne ve babaları düşüneceğim. Yatak odaları yerin çocuklarının mezarlarını ziyaret edenleri ve hastana odalarında donuk bakışlarla, daha fazla içlerinde tutamadıkları çığlıklarıyla hasta çocuklarını seyreden anne-babaları düşüneceğim. Ve bu gece yanağına iyi geceler öpücüğü kondurduğumda seni biraz daha sıkı ve biraz daha uzun tutacağım kollarımda. KIRLANGIÇ Günlerden bir gün kırlangıcın biri bir adamla dost olmak istemiş. Bütün cesaretini toplayıp adamın camına konmuş. Küçük sevimli gagasıyla cama vurmuş Tık, tık, tık… Adam çok meşgulmüş. Kimmiş onu işinden alıkoyan? Minik bir kırlangıç. Kırlangıç bütün cesaretini toplayarak şirin gagasını açmış ve “Hey adam! Seninle dost olmak istiyorum! Sebebini sorma lütfen! Pencereyi aç ve beni içeri al! Ben sana dost olurum, hiç canının sıkmam! Bak soğuklarda başladı, yoksa güneye göç etmek zorunda kalırım. Çünkü ben ancak sıcakta yaşarım, pişman olmazsın, seni eğlendiririm, yalnızlığını paylaşırım!” demiş. Bazıları gerçekten duymayı istemezler. Oysa sevgi kelimeleri duyulmaz mı? ama adam duymak istememiş ve kırlangıcı pencerensin önünden kovmuş. Aradan zaman geçmiş. Adam önce düşünmüş, sonra kendi kendine itiraf etmiş “Ne kadar aptalım, beklenmedik bir anda karşıma çıkan dostluk fırsatını teptim!” diye düşünmüş. Pişman bir şekilde sıcakların gelmesini ve kırlangıcın geri dönmesini beklemeye başlamış. Nihayet yaz gelmiş, güneye göç eden bütün kırlangıçlar dönmeye başlamış. Fakat adamınki ortalarda yokmuş. Yazın sonuna kadar penceresi açık beklemiş adam. Kırlangıç gelmemiş. Sonunda bir bilge kişiye danışmış, olanları anlatmış. Bilge adam gözlerini adama dikmiş ve demiş ki - Kırlangıçların ömrü 6 aydır! ÇOCUĞUN BABAYA VERDİĞİ DERS Günlerden bir gün çok zengin bir baba oğlunu köye götürmüş. Babanın tek amacı varmış insanların ne kadar fakir olabileceğini çocuğuna göstermek 8 yaşındaki Emre ile fakir bir ailenin yanında iki gece geçirmişler. Yolculuk dönüşü baba çocuğuna sormuş “İnsanların ne kadar fakir bir hayat sürdüklerini gördün mü?” Çocuk, “Evet baba!” demiş. Baba yine sormuş “Ne öğrendim Peki?” Küçük Emre gülümseyerek şöyle cevap vermiş “Şunu öğrendim. Bizim evde 1 köpeğimiz var, onlarınsa 4 tane. Bizim bahçenin ortasında bir havuzumuz var, onlarınsa sonu olmayan bir dereleri. Bizim bahçemizde lüks bir lamba var, onlarınsa yıldızları. Bizim gördüğümüz en son yer bahçe duvarımız, onlarınsa sonsuz ufuk.” Çocuk sözünü bitirdiğinde babası söyleyecek hiçbir söz bulamamış. Ve minik Emre son noktayı koymuş “Teşekkürler baba! Ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğin için!” BİR ADAM VE ÇOCUĞU Bir adam ve çocuğu ormanda yürüyüş yapıyorlar. Çocuk birden takılıp düşer ve canı yanar. “Aaaahhh!” diye haykırır. İleriki dağın tepesinden “Aaahhh!” diye bir sese duyar ve şaşırır. Merak eder ve “Sen kimsin?”diye bağırır. Aldığı cevap, “Sen kimsin?” olur. Bu cevaba kızarak “Sen bir korkaksın!” diye tekrar bağırır. Dağdan gelen ses “Sen bir korkaksın!” diye cevap verir. Çocuk babasına dönüp, “Baba! Ne oluyor böyle?” diye sorar. Babası “Oğlum! Dinle ve öğren!” diyerek dağa döner ve “Sana hayranım!” diye bağırır. Gelen cevap “Sana hayranım!” olur. Baba tekrar bağırır, “Sen muhteşemsin!” Gelen cevap, “Sen muhteşemsin!” olur. Çocuk çok şaşırır ama halen ne olduğun anlayamaz. Babası açıklamasını yapar “İnsanlar buna yankı derler, ama aslında bu hayattır. Hayat daima sana senin verdiklerini geri verir. Hayat, yaptığımız davranışların aynısıdır. Daha fazla sevgi istediğin zaman daha çok sev. Daha fazla şefkat istediğinde daha fazla şefkatli ol! Saygı istiyorsan, insanlara daha çok saygı duy. İnsanların sabırlı olmalarını istiyorsan, sende daha sabırlı olmayı öğren. Bu kural hayatımızın parçasıdır, her şey için geçerlidir. Öyleyse yavrum! Hayatı tesadüf görme, hayat yaptıklarımızın aynada yansımasıdır.” GERÇEK DOSTLUK Salonu genişletmek için, çiftlik evindeki bir duvar yıkmak isteyen yaşlı çiftçi çekişle işe başlar. Birkaç tuğla parçasını yerinden kopardıktan sonra gözleri, hareket eden bir şeye takılır. Etrafını temizledikten sonra bunun bir kertenkele olduğun anlar. Fakat kertenkele kaçamaz. Çünkü ayağından bir çiviyle tuğlaya çakılmıştır. Dikkatlice bakınca tablo asmak için çakılmış bir çivinin kertenkeleyi duvara hapsettiğinin görür. İşin inanılmaz tarafı bu çivi en az 3-4 yıl önce oraya çakılmıştır. Nasıl olur da bir kertenkele o kadar süre tuğlanın içinde hareket etmeden beslenebilir ve yaşayabilir? Yaşlı adam bir süre bekledikten sonra göz yaşartan bir manzaraya şahit olur. Bir başka kertenkele ürkek tavırlarla tuğlanın içinden ağzında minik minik yiyeceklerle çıkagelir. ÇOCUKTA MİNNET DUYGUSU Okula ilk kaydolduğu günden beri kimse okul tanıtmamıştı. Ne müdür odası, ne öğretmenler odası, ne müdür yardımcılarının odası ne de malzeme odaları… Sanki hepsine yabancıydı. Aradan 5 yıl geçmişti. Öğretmenleri bir gün yazlı sınavında 10 tane soru sordu. Ve en yüksek puanı da bu soruyu bilene vereceğini söyledi. Ahmet de beşinci sınıftaydı ve merak içindeydi. Öğrenciler şaşkınlık içindeydi. İçlerinden biri, “Öğretmenim!” diye seslendi, “Onuncu soruyu soracaktım.” “Evet çocuklar, o soruyu oraya ben kodum. En yüksek puanı bu sorudan alacaksınız. “Her gün okulu temizleyen hademe kadının adı nedir?” Ahmet şaşkınlık içinde şöyle düşündü “Bütün öğrenciler b kadını her gün , özellikle de sabah ve akşam saatleri koridoru temizlerken görürlerdi. Onun sayesinde okul pırıl pırıldı. Ama biz onun farkında bile değildik, hem de 5 yıl boyunca. Elli yaşlarında, uzun boylu, siyah saçlı bir kadındı. Şimdiye kadar adını neden öğrenmedik ki?” Sonuçta o sene dersten tam not alan olmadı. Ama kağıtları verip sınavdan çıkarken öğretmenin söylediği sözü hiçbiri hayatlarının sonuna kadar unutamayacaktı. Şunları söyledi sevgili öğretmenleri “Hayatınız boyunca insanlarla karşılaşacaksınız. Hepsi birbirinden farklı insanlar. Ama sizin ilginizi ve dikkatinizi hak eden insanlar bunlar. Onları göz ardı edemezsiniz. Bu yüce bir minnet duygusudur. Sevgili öğrenciler, b duyguya lütfen sahip olun!” Ahmet bu dersi hayatı boyunca unutmadı. Hademenin adı da Hatice Hanım’dı. Sevgili kitap terapisti, babamı sevemiyorum. Ahirette de karşılaşmak istemiyorum. Mezarını da ziyaret etmiyorum. Benim lise ve üniversite yıllarında ailemden ayrı kalmamı sağladı. Ne önerirsiniz? Serdar Yegül. Sevgili Serdar Yegül, Geçtiğimiz haftalarda gelen mektuplar sayesinde ben de daha yoğun bir şekilde baba-oğul konusu üzerine düşünmeye başladım. Bir baba oğlunu nasıl sever, nasıl sevmez, sevgisini nasıl göstermez, neden göstermez, onun varlığıyla nasıl mutlu olur, onun varlığından nasıl tedirgin olur? Bir baba muhakkak ki bir başka babanın oğludur ve ondan, oradan’ neler öğrenmiştir? Ettiği bütün yeminlere rağmen onun gibi mi davranır, yoksa zaten amacı tam da onun gibi olmak mıdır? Baba-oğul ilişkisi neden bu kadar zor? Pek çok etken bir arada muhakkak ama galiba en önemlisi babaların oğullarını birer erkeğe dönüştürme görevinin kendilerinde olduğunu düşünmeleri. Ancak gelin biz biraz edebiyattan medet umalım. İlk akla gelen isim şüphesiz Kafka. Eğer okumadıysanız, hemen, şu an elinizdeki bütün işinizi bırakıp Letter to My Father’ı okumalısınız. Türkçesi var mı bilemiyorum ama bu kırk dokuz sayfalık metin kendiniz için bile tercüme ettirilmeye değer. Mektup şöyle başlıyor “Sevgili baba, Geçtiğimiz günlerde bana neden sizden korktuğumu sordunuz. Her zamanki gibi size verecek bir cevap bulamadım. Bunun bir sebebi sizden korkuyor olmam, bir başka sebebi de bu korkunun sebeplerini açıklamaya çalışmanın konuşurken aklımda tutabileceğimden çok daha fazla detaya girmeyi gerektirmesi. Bana hiçbir zaman doğrudan şiddet gösterdiğinizi söyleyemem. Ama buna gerek de kalmıyordu; başka pek çok metodunuz vardı. Ayrıca evde ve özellikle de iş yerinde kullandığınız zorbalık dilinin kelimeleri etrafımda öyle bir uçuşuyordu ki küçük bir çocuk olarak bunları kendi üzerime alınmamam için hiçbir sebep yoktu. Zira sizin hor gördüğünüz o insanlar benden daha kötü değillerdi ve siz onlardan en az benden olduğu kadar memnun değildiniz.” 1919’da yazılan bu mektubu Hermann hiçbir zaman okumadı ama bugün her erkek okumalı diye düşünüyorum. Eğer mektubu bulamaz ve okuyamazsanız aslında Dönüşüm’ün de faydalı olacağı muhakkak. Zira Kafka’nın bu ünlü eserindeki baba oğul ilişkisi hem kendisininkini ziyadesiyle yansıtır hem de zaten genel olarak baba oğul ilişkilerine mükemmel ışık tutar. Bir babanın oğlunu kendinden, herkesten ve nihayetinde de evden uzak tutma çabası size tanıdık gelecektir. Buradan yola çıkarak Sahilde Kafka’yı da önerebilirim. Murakami bu kitaptaki Kafka’nın yazar Kafka’yla bir alâkası olmadığını söylüyor ancak kitap yine de baba oğul ilişkisi bakımından önemli, zira kurgu Oedipus kompleksi üzerine kurulu. Oedipus dersek, tabii oradan bu iş Hamlet’e kadar uzanır değil mi? Ama neden olmasın ki? Zaten edebiyatta yazılacak her şeyi Shakespeare çoktan yazdı, bizler sadece onun basit tekrarlarıyız. Bütün bunlar bir yana, her şeyden önemlisi vazgeçmek değil mi? Nefretten, öfkeden, sevgisizlikten… O halde bir de Vazgeçebilmek adlı kitabı öneriyorum. Geçmişin ve anıların kölesi olmak istemeyenler için birebir. Reçete 1. Dönüşüm, Franz Kafka, Çeviren Ahmet Cemal, Can Yayınları, 104 sayfa 2. Babama Mektup, Franz Kafka, Çeviren Kahraman Türel, İlgi Kültür Sanat Yayınları 3. Sahilde Kafka, Haruki Murakami, Çeviren Hüseyin Can Erkin, Doğan Kitap, 656 sayfa 4. Vazgeçebilmek, Guy Finley, Destek Yayınları, 304 sayfa.

bir baba oğlunu neden sevmez