🍸 Çünkü Bu Benim Ilk Hayatım

Çünkü anladım ki bu hayat benim hayatım. Bu hayattı bir başkaları yaşamıyor. İLK önce umutlarımız ve hayallerimiz öncelikli gelmeli, unutma insan Umarımherkes hayatında en az benim yaşadığım kadar mutlu yaşar. Evet, her şeye rağmen eğlenceli, mutlu ve sevgi dolu bir yaşamım oldu çünkü. (Tanıtım Bülteninden) Kitap Adı: Bu da Benim Hayatım. Yazar: Leman Dorsay. Yayınevi: Puslu Yayıncılık. Hamur Tipi: 2. Hamur. Bubenim blog hayatımın ilk yazısı. O kadar uzun süre planladım ki bu blog işlerine girmeyi kısmet bu zamana imiş. Size biraz hayatımdan bahsetmek istiyorum: 80'li yıllarda hem kışların hem de siyasi olayların (darbenin) sert geçtiği bir dönemde, soğuk bir Şubat günü dünyaya geldim. Aldığım Alman eğitimi dolayısıyla hep ''Benim görevim okulumu bitirmek daha sonra siyaset yapacaksam yaparım'' diye düşünüyordum. Almanya''da doktora yapmak istiyordum. Ancak 12 Eylül oldu ve alacağım burslar iptal edildi. Eşimle tanıştık ve onunla bir an önce evlenmek istedim. Bu yüzden doktora ve Almanya planları iptal oldu. Nasıl oluyor anlamıyorum bazen ama hayatımı bir anda mahvedebiliyorum ki bunu çok kısa bir sürede gerçekleştiriyorum. Mutlu olmak batıyor olsa gerek bana anlamıyorum ki her türlü bir yerden bir şey çıkartabiliyorum. Bir gün önce mutlu uyumuştum halbuki baya huzurluydum en azından ilk adım beğeni görmüştü tarafından. Yoga felsefesi aslında benim hayata bakışım ve hayatı algılayışıma çok benziyor. Ancak daha önce bu denli ayrıntılı bilgiye sahip değildim. Bu dünyanın içine girdikçe, okudukça, deniyimleyenlerle konuştukça kendime ne kadar yakın olduğunu gördüm. Yoga’ya ilk adımı “nefes egzersizleri” ile attım. Başlangıçta BenimHayatım 6. Bölüm İzle; Başrollerinde Nilsu Berfin Aktaş, Genco Özak, Savaş Özdemir, Uğur Çavuşoğlu, Nilüfer Açıkalın, Ali Burak Ceylan ve Öykü Çelik’in yer aldığı Benim Hayatım bu akşam saat 20.00’da Star Tv ekranlarında 6. Yeni bölümüyle ekrana geliyor. Sezona yeni başlayan ve ilk yayın günü olan 5-A sınıfı olarak jeneratör fabrikasında gezi yaptık. Bir jeneratör çoğu işimizde yararlıdır.Mesela bir arabada ve ya bir okulda.Jeneratörü eğer çok merak ediyorsanız bir jeneratör fabrikasına gezi yapın.Hem kendiniz daha iyi anlarsınız.Çünkü bu konu biraz karmaşık. Bu bir jeneratör. Aşkım hayatım Hülyamm :) Bir insanın sevgilisi bu kadar mı güzel olur ! Yani bu durumuma şükretmem gerekirse benim en dindar kişi olmam gerekir :)) Gerçekten farklı biri. Bunu onu tanıdıkça daha iyi anladım.Aslında beni ilk defa geçen sene 22 Ağustosta tanıdım. Üzerinden tam 1 yıl geçti. Dünya dalış rekortmeni milli sporcu Şahika Ercümen, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde Habertürk'ün sorularını yanıtladı. Su altına ilk daldığında hayatının değiştiğini Bu Benim Hikayem. Bu Benim Hikayem. Merhaba, Ben Furkan Alagöz. İlk olarak sayfama hoşgeldiniz. Benim bu sayfada yazacaklarımın bazıları kurgu bazıları ise gerçek olaylardan alınan hikayelerdir. Ben bir yazar ve ya bu konuda tecrübesi olan biri değilim. çünkü ben hayatım da bu kadar alıngan varlıklar görmedim. ha o rutine alışmayan benim zavallı beynim bu arada. garibim onların tartışmalarını, offlamalarını, puflamalarını çekmeye hala alışamadı. eskiden kaçar saklanırdım, yada mp3 takar şarkı dinlerdim. cXzBzh. İspanyolca şarkılar söyleyerek başladığı kariyerinde, 1970'li yıllarda yorumladığı "Aynalar", "Bir Dost Bulamadım" ve "Kalbimi Kim Çalıyor?" parçalarıyla akıllarda yer eden Salim Dündar, "Saatler" adlı yeni eseri için, "Saatler benim için değil sadece, her insan için önemli. İnsan doğuyor. Ne ile? Saatle. Şu tarih, şu saatte deniyor. Ama saat devamlı çalışıyor. Tik-tak sesleri, günler, haftalar, aylar, yıllar devriliyor bir ömür geçiyor. Bakmışsın yaşadığın kadar yaşıyorsun." istifa ederek davulcu olan, uzun maraton koşularında Türkiye ve Balkan şampiyonlukları bulunan 85 yaşındaki sanatçı Salim Dündar, 11 yıl aranın ardından "Saatler" adlı eserini müzikseverlerle Dündar, astsubaylıktan müziğe geçişini, sahneye birlikte çıktığı sanatçılarla yaşadığı anıları, Ahmet Gülhan sayesinde fark ettiği atletizm aşkını ve ödüllerini AA muhabirine Salim Bey merhabalar, uzun yıllar sonra sizinle tanışma şerefine nail oldum. Nasılsınız?Salim Dündar "Teşekkürler, sağ olun. İyiyim Dilek hanım, gördüğünüz gibi."SORU Gayet sağlıklı ve iyi görüyorsunuz. Maşallah Dündar "Hayat devam ediyor."SORU Saatler, zaman geçiyor ama siz "Saatler" şarkınızla 11 yıl aradan sonra karşımızdasınız. Dinleyicilerinizle yine buluştunuz değil mi?Salim Dündar "Ama, yaşamak da güzel tabii hayatı. Sağlıklı yaşamak önemli."SORU Saatler parçanızın sözleri çok güzel. Fikret Şeneş'in seksenli yıllarda yazdığı bir parçayı Cenk Taştan bestelemiş ve Sadun Ersönmez düzenlemesini yapmış. Nasıl hissediyorsunuz?Salim Dündar "Ben arayış içinde falan değildim tabii. Birdenbire olaylar böyle gelişiyor. Tabii bunun da herhalde sebebi belli bir altyapımın oluşundan, geçmişimde yaptığım, okuduğum yorumlardan kaynaklanıyor. Yani ne mutlu bana, tekrar hatırlanmak çok güzel. Türkiye'nin dört bucağında, ovalarda, denizlerde, dağlarda, yüksek irtifalarda sporumu yapıyorum. Yani hayatın başka bir boyutundayken böyle bir olayın gelişmesi tabii benim için güzel, büyük bir mutluluk."SORU Gerçekten güzel. Zaman sizin için önemli mi? 11 yıl ara dedik bir de 'Saatler' parçası çok anlamlı olmalı sizin için?Salim Dündar "Benim için değil sadece, her insan için önemli. İnsan doğuyor. Ne ile? Saatle. Şu tarih, şu saatte deniyor. Ama saat devamlı çalışıyor. Tik-tak sesleri, günler, haftalar, aylar, yıllar devriliyor bir ömür geçiyor. Bakmışsın yaşadığın kadar yaşıyorsun. Evet, sözler çok anlamlı. Bir mesaj yani."SORU Biraz mırıldanır mısınız bize?Salim Dündar "Dinle saatleri dinle sanki konuşuyor benimle/ Zaman yarışırken kaderle, hayaller kurarım bu sesle…"SORU Ağzınıza sağlık. Sözlerin güzel olmasının yanı sıra sesiniz de muhteşem. Siz Deniz Astsubay Okulu mezunusunuz değil mi?Salim Dündar "Evet canım."SORU Bando eğitimi ve müzikle orada mı tanıştınız?Salim Dündar "Yok. Şöyle bir doğruluğu var; ben Deniz Astsubay Ortaokulu hazırlıktan mezun oldum. Fakat okulda birinci sınıfın sonunda müzikle tanıştım. Bir tesadüf ve ben daha okulu bitirmeden bandoda çalmaya başladım. Bu belki bir milattır. Şu ana kadar Türkiye Cumhuriyeti'nde hala böyle bir olay yaşanmadı. Bir talebe bandoda çalıyor. Nitekim bando kumandanı 'Vazifeye çıkar mısın?' dedi. Müzik aşkından bütün ritimleri, notaları öğrenmiştim. Hiç unutmuyorum, Dolmabahçe'de 19 Mayıs törenlerine çıktım. Ertesi gün okula geldim, sınıf astsubayı dedi ki, 'Seni sınıf subayı istiyor.' Gittim, 'Seni Dolmabahçe'de görmüşler bandoda çalarken. Sen kimden izin aldın?' dediler. Ben, 'İşte efendim, Bando kumandanı rica etti de.' dedim. 'Tamam, güzel bir şey ama bir daha izinsiz gitme.' dediler. Benim müzik hayatım böyle başladı.""Davulculuğu tercih ederim"SORU Askeriyedeki görevinizden müziğe geçiş yaptınız. Müzik daha ağır bastı sanırım. Askeri disiplinden uzaklaştırma alıp sanat hayatına evrilmenizi sağlayan neydi?Salim Dündar "Disiplinden evet. Disiplinsiz hareketler yaptım ama bunları bilinçli olarak yapıyordum. Çünkü müzik ağır basmaya başladı. Müzik tutkusu. Nihayetinde 1956'da okuldan mezun olduktan iki sene sonra Kasımpaşa'da Deniz İkmal Sınıf Okul Kumandanlığı vardı. Oradaki eğitim de bitti tam Astsubay çıkacağız, 2 pırpır takılacak törende. Baktım Astsubay dedi ki, 'Seni okul kumandanı istiyor.' Kalktım ve bir de benim arkadaşım vardı. O da sivilden gelmeydi bize. O bizim okuldan hazırlıktan değildi ama o da acayip bir müzik tutkunu. Çok güzel dans ediyordu benden daha önce gidiyordu bu. Yani ben 'Yapma, etme' falan diyordum ama o 'Bu meslekte durulur mu?' diyordu. Neyse gittim onunla beraber. İkimizi çağırmış. Selam verdik. 'Çocuklar bakın artık astsubay çıkıyorsunuz fakat bundan sonra disiplinsiz hareketler yaparsanız biliyorsunuz hapis yatarsınız. Halen talebe statüsünde olduğunuz için, sizi de çok sevdiklerinden idare etmişler. Ama ben bunları niçin yaptığını biliyorum.' dedi. Beni irdelemiş, çok iyi gözlemlemiş. 'Sen sivil hayatta çok başarılı olursun. Senin kolunda altın bilezik var. Ne diyorsun? Dosya göndereyim mi?' dedi. Şöyle bir bocaladım tabii. Sonra Gölcük doğumluyum. Üstelik donanmanın içinde büyümüşüm. Ondan sonra öyle bir bocaladım. 'Efendim, gönderseniz sevinirim.' dedim. İlk böyle bir fena oldum ama müzik o anda gene ağır bastı. 'Dediğim gibi senin sivil hayatında yolun çok açık olsun. Sen çok başarılı alacaksın.' dedi. Yanımdaki arkadaşına döndü, 'Sen ne diyorsun? dedi. Baktım o benden önde gidiyordu ya. Hiç çıt yok, kafası önde. 'Bana bak, sen otur oturduğun yerde. Sen sivil hayatta leblebi bile satamazsın.' dedi. O astsubaylıkta kaldı. Ben ayrıldım."SORU "Bir Dost Bulamadım", "Kalbimi Kim Çalıyor" parçalarını 1972 yılında yapmanıza ve ilk Altın Mikrofon Yarışmasında ikincilik ödülü kazanmanıza rağmen 1976'da, söz ve bestesi Metin Eryürek'e ait "Aynalar" parçasıyla Dündar "Metin Eryürek radyoda Türk halk müziği korosundaydı. Bağlama çalıyordu, güzel de sesi vardı."SORU Bu parçanız en çok dinlenilen parça oldu bugünlere gelen. Hala dinleniyor, gençler tarafından da Dündar "Ama ben bir açıklık getirebilir miyim? Aynalar ve Bir Dost Bulamadım'ın öncesine."SORU Tabii Dündar "Çok teşekkür ederim AA'ya. Bana böyle bir çekim yaptığınız, konuk ettiğiniz için. Ben davulcuydum. Ben pavyon kültüründen yetiştim, Bursa'da çalışırken, tabiri caizse büyük bir insanla çalışıyordum. Kendisi dervişti resmen, kelimenin tam anlamıyla. Saksafon çalıyordu ve Neyzen Tevfik'in de talebesiymiş küçükken. Konservatuvar mezunu. Sahneye çıkarken bir gün 'Programdan sonra hatırlat, sana önemli bir şey söyleyeceğim.' dedi. Ben tabii programı zor ettim. Genlerimde meraklılık var. Geçtik oturduk, çaylarımız geldi. 'Ağabey, bana hani bir şey söyleyecektin?' O gayet rahat, 'Kendine bir smokin yaptır.' dedi. 'Hayrola beni evlendiriyor musun yoksa?' dedim. Çünkü arka planda öyle bir olay vardı, gerçekleşmedi. 'Bu defa beni evlendiriyor musun?' dedim. 'Yok.' dedi. 'O zaman ben smokini ne yapacağım?' dedim. 'Lazım olacak.' dedi. Bir an durdu, '2 takım da olabilir.' dedi. 'Nasıl yani ağabey?' dedim. 'Birisi siyah, birisi beyaz olsun.' dedi. 'Ağabey, biz burada pantolon gömlek çalışıyoruz, pavyonda Bursa'da.' dedim. 'Büyük sahnelere gidiyorsun.' dedi. 'Nasıl büyük sahnelere?' dedim. ' Bayağı. Lazım olacak her ikisi de.' dedi. 'Ağabey yapma. Bir senedir ben Bursa'dayım bir türlü gidemiyorum. Davullarımı bile otobüse yükledim, arkadaşlar beni indirdi, pavyona başlıyoruz yapma etme diye. Bir türlü kopamadım buradan.' dedim. Bana 'Hem de yakın zamanda gideceksin. Bir ayı geçmez' demez mi. Öyle bir olay gelişti ki ve ben bir ay dolmadan Bursa'yı terk etmek mecburiyetinde kaldım. Bunu anlatmama gerek yok, ay içinde Hilton'da Şerif Yüzbaşıoğlu Orkestrası'nda davulcu olarak başladım. Ben Latin müziği söylüyordum. Yani aslında caz parçaları söylüyordum. Orkestranın solisti Ayla Dikmen'di. Bir de Başar Tamer vardı erkek sanatçı. Onlar İngilizce, İtalyanca söylüyor. Ayla Dikmen İngilizce söylüyor. Benimki değişik olsun, İspanyolca söyleyeyim dedim. Şerif ağabey, 'İspanyolca mı?' dedi. O tarihte, 1964 senesinde 'Bir davulcu İspanyolca söylüyor.' diye hayretle yüzüme bakıyor. Ne söylersin? dedi. 'Falan parça.' dedim. 'Tonunu biliyor musun?' dedi, 'Evet.' dedim. 'Allah Allah neye çattık. Davulcu tonunu da biliyor söylediği parçanın.' der gibiydi. Parçaya girdi, 8 mezura ya çaldı ya çalmadı, durdu. Piyanonun tuşlarına vurdu. Böyle bana bakıyor. 'Eyvah beni beğenmedi.' dedim içimden. 'Başka biliyor musun?' dedi. 'Evet, biliyorum ağabey, şu parça.' dedim. Parçaya girdi onda da bu sefer piyanonun tuşlarına daha bir kuvvetli vurarak ayağa fırladı. 'Buldum, buldum.' diye bağırmaya başladı. O arada çay molası vermişti orkestra. O ayağa fırlayınca benim bakış açım genişledi. Kuyruklu piyanonun etrafında diğer orkestra elemanları kanalize olmuş, gözleri fal taşı gibi açılmış, hayretle bana bakıyor, 'Bu nereden çıktı?' diye. Çünkü ben provalarda 'Ağabey ben biraz da şarkı söylerim.' lafını dahi etmedim. Etmediğim gibi orkestra arkadaşlarıma da söyleyemedim. Desem, 'Bir ara bakarız.' diyecekler. Çünkü orkestranın başı kalabalık, iki şarkıcının aranjmanlarını yapıyor yoğun bir şekilde. Ben de araya girmek istemedim doğrusu. Yani benim şarkıcılık hayatım böyle başladı. Bursa dönüşü bir ay Fehmi Ege'de çalıştım. Bir ay sonra Yusuf Behiç Günseli Orkestrası Taksim Belediye'de çaldım. Davulcuları programı çalamamış. 25 kişilik bir orkestrada notist davulcuydum. Ben ona da çok emek verdim. Yeri gelmişken de söyleyeyim, şu anda şarkıcılığı mı tercih edersin, davulculuğu mu dersen, benim içimde ukde kaldı. Davulculuğu tercih ederim diyorum."SORU Gerçekten mi?Salim Dündar "Her sohbetimde her yerde yeri gelmişken bunu söylüyorum. Ben davula çok büyük emek verdim. Ben kendim şarkıcı olmak istemedim. Bir ay sonra beni Yusuf Behiç Günseli Orkestrasında Şerif Bey teşvik etti. Radyoda emisyonları varmış. Şerif Bey de radyoda emisyonları denetleyen kişiymiş. Beni bantlardan dinliyor, orkestra kurmuş, Hilton'a başlaması lazım. Ondan sonra 15 gün prova yapılacak. O ara ben devreye giriyorum. Bana davulcu olmayı teklif etti. Benim şarkı söylediğimi de bilmiyordu. Çünkü emisyonlara şarkı söylemedim. Davulumu çaldım sadece. Şerif ağabey bana 'Ne söylersin?' dediğinde, 'Ağabeyciğim sana kim söyledi benim şarkı da söylediğimi?' diye sordum. 'Birisi söyledi.' dedi. 'Ağabey çok merak ettim. Ben orkestra arkadaşlarıma bile mevzu etmedim.' dedim. 'Söylemem.' dedi. 'Ağabey niye söylemezsiniz?' dedim. 'Bana söyleyen kişi söz verdirdi, isim vermeyeceksin, diye. Ama şöyle bir şey de söyledi; 'Şerif Bey, o senin şarkıcı olarak aldığın kişi var ya, her ne kadar davulcu olarak aldıysan da ona dikkat et. O senin orkestrandaki her iki şarkıcıdan daha iyidir dedi bana.' dedi. Tam bu kelimelerle mevzu geldiğinde anlattığım için kelimesi kelimesine aklımda. Benim şarkıcılığım böyle başladı."SORU Bu şekilde şarkıcı oldunuz öyle mi?Salim Dündar "2 ay sonra basında yazılar çıkmaya başladı; 'Salim Dündar iyi bir davulcu ama şarkı söylerse, ayağa kalkarsa Türkiye büyük şarkıcı kazanacak.' Ben ayağa kalktım. Orkestranın önünde Ayla Dikmen, ben, Başar Tamer, üç şarkıcı olduk. Olay böyle başladı.""Tanju Okan'la birlikte iki erkek şarkıcıydık başı çeken"SORU Bir Dost Bulamadım, Kalbimi Kim Çalıyor ve Aynalar'a gelelim mi şimdi?Salim Dündar "Evet. İsmim tutulunca, benimsenince dinleyiciler tarafından, 1964'ten 1972'ye kadar gazinolarda, Türkiye'deki en büyük gece kulüplerinde rahmetli Tanju Okan'la birlikte iki erkek şarkıcıydık başı çeken. Ben Latin müziği söylüyordum. Türkçe söylemiyordum."SORU As Kulüp var bunların içinde değil mi, Gönül Yazar, Ertan Anapa, Gülsüm Kamu ve Ayten Alpman ile sahne aldığınız?Salim Dündar "İspanya dönüşü ilk şov hayatım. Rahmetli Ayten Hanım, Gönül Yazar'dan sonra geldi."SORU 1972 Altın Mikrofon Yarışması'nda Bir Dost Bulamadım parçanızla ikincilik ödülünüz var. Biraz anlatır mısınız?Salim Dündar "1972 yılında Altın Mikrofon yarışmasına beni zorla sokan Nuray Demirci'dir, Amerika'da yaşıyor şimdi. Cenk Taşkan gibi o da. Altmışlı yılların ortalarına doğru yabancı şarkılara sözler yazılmaya başlandı. Ben Latin söylüyorum gene, çalışıyorum gece kulüplerinde. Dediler ki, 'Artık tamam anladık iyi şarkı söylüyorsun da, sen de gel bu kervana katıl, yani Türkçe söyle.' Ben tam 5 yıl direndim, söylemedim. En son Nuray Demirci, 'Gel inat edip duruyorsun. Altın Mikrofon Festivali'ne katıl.' dedi. Ben ne yapacağım orada?' dedim. 'Özhan Plak, ilk 3 dereceye plak yapacak. Sen de bir dereceye gireceğin için gel. Böylelikle de hafif müziğe adım atmış olursun.' dedi. O zaman hafif müziği aranjman diye tabir ediyorlardı. Ondan sonra 'Benim zaten ismim var, benim ne işim var? İsme ihtiyacım yok ki benim.' dedim. 'Ya gel kırma beni.' dedi. Ben de öyle Edip Akbayram birinci oldu. Ben ikinci oldum. Fakat o yarışma bana yaradı. Bir Dost Bulamadım parçası ve arkasından Kalbimi Kim Çalıyor? çıktı piyasaya. Her iki yüzü birden tutunca ben fırladım. Geniş halk kitleleri tarafından benimsenmeye, tanınmaya başladım. Gerçi o zamanın medyasında, görsel medyada devamlı ismim geçiyor. Türkiye'nin her tarafından, Hakkari'den bile mektup geliyordu. 'Siz İspanyolcayı nereden öğrendiniz? Çok beğeniyoruz.' diye. Ancak radyodan dinlenme olasılığı oluyordu halk tarafından. Burada, Edip Akbayram'dan da söz etmek gerekir. O kardeşimiz de 'Kükredi Çimenler' diye bir parçayla katılmıştı. Fakat parçası halk tarafından onay görmedi. Hatta Nuray Demirci'ye demiş ki, 'Ben ne yapacağım? Ben birinci oldum. Çok şeyler hayal ediyordum ama benim bu parçam tutulmadı. Nuray Demirci de 'Oğlum git memleketine.' demiş, Antep'e. O da, 'Ben intihar ederim gene gitmem.' demiş."SORU Öyle mi demiş Edip Akbayram?Salim Dündar "Edip, evet ve gitmedi hakikaten. Onun bir grubu vardı, Antep'ten arkadaşları olan grubuyla büyük bir direnç gösterdiler ve onun gösterdiği bu direnci, bu inancı başkası gösteremezdi. Sabretti ve Edip Akbayram oldu. Çok güzel, harika besteleri yorumladı. Onu kutlamak gerekiyor."SORU Peki Aynalar parçanızın bu kadar seviliyor olmasının sizce formülü nedir?Salim Dündar "Öyle sorular soruyorsunuz ki bunları şimdi anlatmaya kalksam burada 40 dakika değil bir kaç gün filan anlatmam lazım."Aynalar'ı Müjdat Gezen önerdiSORU Ama bahsetmeden de geçemeyiz ki, Aynalar çok güzel bir Dündar "Bir gün Gar Gazinosu'nda çalışıyoruz. Müjdat Gezen de kadroda. Kadınlar matinesi var çarşamba günleri. O ve ben Cihangir'de oturuyoruz. Bende araba olmadığı için beraber arabasıyla Taksim'e geliyoruz, tekrar akşam beraber gidiyoruz. Bana arabada gelirken Yenikapı'nın oralarda, 'Ya Salim bir parça var tam senlik.' dedi. Allah Allah dedim. Baktım mırıldanmaya başladı, Aynalar maynalar diye bir şey söylüyor. Parça bitti. 'Müjdat şu arabayı yolun kenarına çeksene.' dedim. Çekti, 'Şu parçayı bir daha söyle bakayım.' dedim. Kendi sesiyle söylediği kadar söyledi. 'Ne güzel bir şey bu. Ne güzel sözler. Nereden biliyorsun bunu?' dedim. 'Metin Eryürek'in parçası. Radyoda, Türk halk müziği korosunda. Git selamımı söyle.' dedi. Ben Taksim'de indim. Dosdoğru radyoya, gittim. 'Merhaba' dedim, hemen buldum. Radyonun koridorlarında bir merdiven altında kabak kemane çalıyordu o. Aynalar'ı geçti aynen söylüyorum, 'Salimciğim ben bunu Zeki Bey'e de, Zeki Müren'e ve bir de bayan sanatçıya verdim.' dedi. Şimdi ismini unuttum. Ünlüdür, Çayda Çıra parçasıyla meşhur olmuştu. Türk halk müziği assolisti, bayan sanatçı. Her ikisine vermiş 'Değerlendiremediler. Sen bunu değerlendirsen al.' dedi. Ben de 'Allah Allah, Zeki Bey gibisine verdiğine göre nasıl olur da bu parça ortaya çıkmaz?' diye içimden yorumluyorum. Neyse olay böyle oldu. Her gün yeni bestelerde sanatçılar nabız yoklar, sahnede, çalıştıkları lokalde, gece kulübünde programa alır. Tepki ölçüyorlar. Ben söylemeye başladım. Baktım acayip tepki. Bir gün Ankara'da Marmara Oteli'nde çalışıp, parçayı söylüyorum. Bir de saksafoncu vardı, çok güzel taksim yapıyordu, harika müzisyendi. Ona bıraktım. Taksim çalarken bir de baktım kedigözü. 'Allah Allah, gece kulübünde Marmara otelinde kedinin ne işi var?' dedim. Neyse parça bitti. Işıkları söndürdüler, tek tek spotları. Mor bir ışık yanıyor. Bir baktım Recep Kaymak, da gözleri renkli. Kırmızı, mor ışık gözlerine vurunca, kedigözü gibi gözüküyor. Ama bakın ne enteresan bir olayı anlatıyorum. İstanbul'a geldim. Programdan sonra, Zafer Çatal vardı, orkestrası da vardı kayıtlara girerdi. Beyoğlu'nda kayıt stüdyosundan çıktık, Galatasaray'a doğru yürürken, 'Salim, Aynalar diye bir parça söylüyordun ya gece kulübünde, biz onun kaydını alıp plak yaptık.' dedi. 'Ne? Senin yanlışın olmasın. Ne kaydından bahsediyorsun? Bunu bestecisi bana verdi. Bunu değerlendir, başka bir şey istemem dedi. Efendi bir adam, haza beyefendi bir kişiliği var. Türk halk müziği korosunda sizin kadar saçları olan ve papyon, kravat takan tek kişiydi Metin Eryürek.' dedim. Sonra 'Kiminle?' dedim. 'Recep Kaymak'ın hanımı var.' dedi. Bakar mısınız, oradan parçaya göz koymuş ki gelmiş İstanbul'a. Tabii Metin Bey vermemiş parçayı. 'Ben Salim Dündar'a okusun diye verdim.' demiş. Ama sonra Türkiye'nin en iyi bağlamacılarından Arif Sağ'ı devreye sokmuşlar. En sonunda kıramamış. 'Ben de bu parçayı söylemeyeceğim.' dedim. Gittim radyoya, 'Sen bana böyle söylememiş miydin?' dedim. 'Salim çok özür dilerim.' Selami Şahin, o zamanlar devamlı benimle. Sabah akşam birlikteyiz. Hatta oturduğum ev Levent'te. Yanımdaki apartmanda daire tuttuk ona. O zaman daha henüz meşhur değildi Selami. Bana devamlı diyor ki, 'Salim ağabey sen şu Aynalar'ı yine söyle.' Ben 'Yok, ben parçadan soğudum. Söylemem.' dedim. Bu insan her gün inatla vazgeçmeden devamlı kafamı ütüleyip duruyordu. 'Ağabey böyle bir parça 50-100 yılda bir çıkar. Gel sen bu parçayı oku.' diye. Bir gün vazgeçseydi ben şu anda Aynalar denilen parçayı okumamış olacaktım. Hiç vazgeçmedi. Sonunda rahmetli Onno Tunç'a telefon ettim. Hatta ben başka 2 parça vermiştim ona. O zaman 45'lik yapıyoruz ya, arayınca bana 'Ağabey ben aranjmanları neredeyse bitirdim.' dedi. Bense 'Ben sana çok daha güzel bir parça getireceğim. Özür dilerim.' dedim. Onno Tunç'a gittim ve Aynalar'ı okudum ve parça böyle çıktı.""Zeki Müren, 'Biliyor musun her şarkı herkese nasip olmaz. Bu senin için yapılmış.' dedi"SORU Aynalar'ı iyi ki okumuş, plak haline getirmişsiniz ki, parçanız bugün hala Dündar "Okumadan önceki bir devrede, yaz sezonu için Adnan Şenses, Neşe Karaböcek, Seyyal Taner'le bir programla Antalya'ya gittik. 2 gün için. Program bitti. O zaman turizmin 'T'si yok ama yaz sezonu. 'Bir yere de bağlanmış değiliz. Bir tatil yapalım burada.' dedim. Derya Motel diye bir yer var, gittik orada kalıyoruz. Bir de baktık, Zeki Müren Bey orada. Akşamları gidiliyor. Kaleiçi'nde, limanda yemek yeniyor, geliniyor. Ertesi gün güneş doğuncaya kadar etrafında hayranları var, biz de tabii beraberiz. Şarkılar söyleniyor, hikayeler anlatılıyor. Bana geliyor sıra, o zaman Türkçe repertuvarım fazla yok. Bir iki İspanyolca, Bir Dost Bulamadım, Kalbimi Kim Çalıyor'u söylüyorum. Sonra şu Aynalar'ı söylesem mi? diyorum içimden. Hani hikayeyi biliyorum. Zeki Bey'e vermiş Aynalar'ı. 3 gün filan sabrettim. En sonunda, 'Hadi sıra sende.' deyince Aynalar'a girdim, Zeki Bey böyle kaldı. Parça bitti, ses yok etrafta. Zeki bey, karşımda oturuyor, 'Biliyor musun her şarkı herkese nasip olmaz. Bu senin için yapılmış.' dedi. İşte onun büyüklüğü buradan geliyor. Zeki Bey ile çok anılarım var ama program kifayet etmez anlatmaya."SORU Türkiye birinciliklerinizin yanında Balkan birinciliği de kazanan bir atletsiniz aynı zamanda. 40 yaşında sporla ilgilenmeye başlamışsınız. Gençliğinde atletizmde birincilikleri olan sanatçı Ahmet Gülhan ile sahilde koşma hikayenizle başlamış. Bize onu anlatır mısınız?Salim Dündar "Evet. Devekuşu Kabare'de oynuyor o zaman Ahmet Gülhan, Zeki-Metin'le. İzmir'deler, fuarda oynuyorlar. Ahmet, Levent'te benim evin yakınında oturuyordu. O zaman bana, 'Salim ben Kalkan'dan arsa aldım. Gel sana da alalım.' diye tutturdu. 'Ya Kalkan neresi kardeşim?' Haritada bana resmini gösteriyor. 'Burası Türkiye'nin bir ucu, ben ne yapacağım orada Ahmet? diyorum. Bana 'Burası Türkiye'nin ikinci bir Bodrum'u olacak.' diyor. 'Allah Allah.' de o sıralar İspanya'ya gitmiştim. Dönüşte spor giyinmeye de çok meraklıyım ya, o zamanlar koşmuyorum ama çok yürüyüş yapardım. Koşu değil ama voleybol ayakkabısına benzer bir ayakkabı almıştım Barcelona'dan. İzmir'e gittim. 'Tamam ya geleceğim seninle.' dedim. Bir hafta sonra işleri bitti, beraber yola çıktık. İşte bunlar rol ayrımları olacak ya. Yol ayrımları insan hayatında çok önemli bir şey. Sağa gidersen nereye, sola gidersen başka bir yere mi ulaşırsın? Yoksa düz giderken mi kapı açılır hayatında? Onun gibi bir şey. Arabası su kaynattı. Eski Serçe ya da Murat markaydı galiba araba. 'Köyceğiz'de mola verelim de araba dinlensin. İz tuzu diye bir yer. Orada bir gece kalırız. Sonra akşama döneriz Kalkan'a.' dedi. Biz oraya gittik. Bir gün derken 4 gün kalmayalım mı orada. Harika bir yer. Kimsecikler yok. Salaş, tahtadan, sadece balık ürünlerinden ızgara yapan bir yer var. Bir de böyle baraka bile değil af edersin, şimdi öyle şeyler yok orada ama tavuk kümesi gibi bir yer. Üstüne pis şilte atmışlar orada kalıyoruz. Açık deniz olduğu için tartan pist gibi oluşmuş. Uzun bir sahil, kilometrelerce. O sonra koşmaya başladı, hareketlendi. Ben de arkasına takıldım. Git git... İçimden, 'Allah Allah, hadi ben zayıfım, hareketli bir adamım yürürüm, dans ederim. Bu da gidiyor.' diyorum. Gittik geri döndük. Bir baktım başladığımız yere. Epey gitmişiz. Dönüşte yaklaşırken ben bir atak yaptım önüne geçtim bunun."SORU Ahmet Gülhan'ın?Salim Dündar "Evet. Geldik, 'Bana baksana, sen atletizm yapmışsın değil mi?' dedi. 'Ne atletizmi?' dedim. 'Bana mı anlatıyorsun? Sen atletizm yapmışsın. Altyapın var senin.' dedi. 'Ahmet biliyorsun, ben yürürüm. Adım çıktı.' dedim. Araba parası vermemek için Salim Dündar, gecenin köründe, sabah saatlerinde çalıştığı gece kulüplerinden otele, eve nereye ise, kar kış fark etmez yürüyerek gidiyor. Başlık da şu, 'Salim Dündar'ın cimri olduğunu biliyor musunuz?' Medyada öyle haberler çıkıyordu.""Ahmet Gülhan benim makus talihimi değiştirdi"SORU Evet o tip haberlerdeki açıklamalarınızı ben de Dündar "Öyle mi? Aynen böyleydi. Ondan sonra neyse, 'Sen benimle nasıl koşarsın ya?' dedi. Beni bir merak aldı, 'Niye böyle konuşuyorsun.' dedim. 'Ben milli atletim ulan.' dedi. 'Yapma ya.' dedim. 'Ben Balkan Şampiyonası'na girdim. Milli takımı temsil ettim 400 metre engellide.' dedi. Ben bilmiyordum o yönünü tabii. Askere gittikten sonra bırakmış atletizmi. Tiyatroya gönül vermiş. Ondan sonra 'Sen koşsana.' dedi bana. Sağlıklı yaşam sloganı bile yok. Yetmiş yedi yazı. Seksenli yılların başından sonra başladı sağlıklı yaşam sloganı. Ertesi gün 'Sen misin onu bana söyleyen?' dedim. Ayakkabılar yanımdaydı. Giydim ve bir de 9 kilometre dağa çıktım. Kalkan sahilde ama arkasında dağ var. Gittim aşağı, tabii taze kuvvet de var. Ondan sonra bastım yokuşa. Bir de baktım, her iki ayağımın başparmağı, hem sağ hem sol kan revan içinde. Böyle koşulur mu? Alışkın değil bacaklar. Benim koşu hayatım böyle başladı. Benim makus talihimi değiştirdi adam. O gün bugündür 45 sene oldu, hala koşuyorum."SORU Sanıyorum Gazi ve Atatürk koşularında devam ediyorsunuz değil mi?Salim Dündar "Dediğiniz gibi, sayısız Türkiye birinciliklerim var. 1993'te İzmir'de Atatürk Stadı'nda 5 bin metrede Balkan Şampiyonu oldum. Yurt içi, yurt dışı sayısız derecelerim var. Şu ana kadar bütün yaş gruplarının Türkiye birincisiyim. Tek şikayetim şu anda yaş grubumda adam kalmadı. Ayrıca şimdilerde Türkiye'nin neredeyse bütün köylerinde, kasabalarında yarışlar tertipleniyor. Bu yol yarışları da bir rant halini aldı. Bu yol yarışlarına da yaş gruplarını koyduran ve aynı zamanda bu yaş gruplarına da ilk 3'e para ödülünü koydurtan ilk Türk'üm."SORU Harikasınız. Kaç yaş ve kaç grup var şimdi?Salim Dündar "Şimdi seksen artı bile var. Bazı yaş gruplarında, pandemi nedeniyle 65, 70 veya 75 artı var. Ama oturacak bunlar. Hala bununla mücadele ediyoruz."SORU Seksen artıya giriyor musunuz?Salim Dündar "Var, Bursa'da koşacağım, Osmangazi koşusu var. Yani çok komik olaylardan sonra kabul ettirdik. Atletizm ajanı vardı Selahattin Bey. Uzun yıllar İstanbul atletizm ajanlığı yaptı. O zaman 5 kişi olduk, daha seksenli yılların başlarıydı. 'Ya Salim Ağabey Atatürk koşusu var İnönü'de, Dolmabahçe'de. Orada koşalım.' dedi. 'Gidelim.' dedim. Gittik, ısınıyoruz, yarış başlayacak. Selahattin Bey bizi gördü, orada hakemlere dedi ki,' Oğlum bunlar kim? 'Hocam bunlar mastermış' dediler. 'Ne? Defolun. Biz elit atletleri bile koşturamıyoruz. Bunlar da nereden çıktı?' dedi. Bu süreç tam 2 yıl filan sürdü. En sonunda bu yaş gruplarını koydurttum ben de. En sonunda rica ettim. Kadıköy Belediyesi ile Renault Mais ortaklığında 10 kilometre yarış yapıldı karşıda Kadıköy'de. Yaş gruplarını ilk o yarışmada görevli olan arkadaşa rica ettim. Necdet Ayas milli atletti. Beni çok sevdiği için yarım saatlik bir diyalogdan, mücadeleden sonra her kişi için yaş grubunu koydurdum ve böyle başladı, bugüne kadar geldi.""Sarıyer'den yürüyerek gece Taksim'e geliyordum"SORU Konser ve program sonrası arabaya binmediğiniz için cimri olarak anılmanızı sağlayan yürüme güzergahınız nereleriydi?Salim Dündar "En yakın Taksim'de oturuyorsam Gala Kulüp mesela Şişli-Taksim arası en kısa mesafeydi. Mesela Sarıyer'de Urcan Gazinosu'nda program yapıyorsam, gece programdan sonra Sarıyer'den yürüyerek Taksim'e geliyordum."SORU Bayağı uzun mesafeymiş, gece Dündar "Tabii. Sezen Aksu'nun bu mevzu ile ilgili bir anekdotunu anlatayım. Bir gün İzmir'de karşılaştık. "Salim sen nasıl böyle kalıyorsun? Bunun bir formülü varsa bize de anlat." dedi. 'Var.' dedim. Kulak kesildi. 'Hani Salim Dündar yürüyor. Cimri, araba parası vermemek için.' diyordunuz ya, basında çıkıyor. İşte ben o yürüyüşlerimin faturasını böyle ödüyorum. Siz de o dedikoduların faturasını böyle ödüyorsunuz.' dedim. Çıt çıkaramadı böyle kaldı.""Ayten Alpman, kim bu adam, ne biçim şarkı söylüyor, onun üzerine şarkı söylemem demiş"SORU Gazinolarda ve Şan sinemasında birlikte çıktığınız Suna Pekuysal, Gülsüm Kamu, Ayten Alpman, Halit Akçatepe, Nükhet Duru, Gönül Yazar'dan bize anlatacağınız minik anılarınız var mı?Salim Dündar "Gülsüm Kamu son derece tatlı, sevecen, sevimli, çok cici bir kızdı. Biz işte Gülsüm Kamu, Ertan Anapa, ben ve Gönül Yazar, dördümüz sahneye çıkıyorduk. Bir ay çalıştık, İspanya dönüşü benim ilk şov hayatımdı. Şişli'de As Kulüp'te çalışıyoruz. Gönül Yazar bitti. Baktım bir ilan var medyada. 'İsveç'ten dönen müzik elçimiz Ayten Alpman'ı As Kulüp iftiharla sunar.' diye. Bir afişle, güzel bir reklamla programa başladı. Ertan Anapa başka bir yerden geliyordu, orkestrası vardı orada şovunu yapıp gidiyordu. 3 gün geçti, Ayten Alpman programa başladı. Günaydın'da uzun yıllar muhabirlik yapan bir gazeteci vardı, aynı zamanda sunuculuk yapıyordu. Neyse, bana geldi dedi ki, 'Patron seni istiyor Salimciğim.' Gittim odasına, 'Salimciğim rica etsek Ayten Hanım'dan sonra çıkar mısın?' dedi. 'Anlamadım, Niye öyle çıkıyorum, gerekçe nedir?' dedim. 'Öyle gerekti de.' dedi. 'Ben çıkmam.' dedim. 'Niye herkes sonda çıkmak ister.' falan dedi. İşte o zamanlar sanatçılarda öyle bir şey vardı. Ben şurada çıkarım, benim yerim burası, şu saatte çıkarım kavgaları, münakaşaları 'Vallahi ben pavyonlarda baget sallar, davul çalarken Ayten Alpman için tarihi Taksim Belediye Gazinosu önünde arabalarla kuyruklar oluyordu. Benim ona çok hürmetim var.' dedim. Ayten Hanım ağlayarak girmiş patronun odasına. Patron, 'Hayırdır Ayten Hanım buyurun lütfen. Ne oldu?' demiş. Aynen diyalogları anlatıyorum. 'Bu Salim Dündar kim?' demiş. Onlar da anlatınca, acaba bir şey mi oldu, ağlamasına sebep olan bir şey mi söyledim, onu üzecek bir diyalog mu geçti aramızda diye sormuşlar. 'Yok, bir şey olmadı.' demiş. 'Niye ağlıyorsunuz o zaman Ayten Hanım?' demiş patron. 'Ya kim bu adam? Bu adam ne biçim şarkı söylüyor kardeşim. Ben onun üzerine şarkı söylemem. Lütfen söyleyin benden sonra çıksın.' demiş. Benim solistliğim de böyle başladı. Ayten Hanım 15 gün çalıştıktan sonra gitti. Bir daha benim üstüme solist getiremediler. Mesela Ertan Anapa harika bir şarkıcıydı, çok güzel bir sesi vardı ve çalıştığım o kulübe sezon ortası patron oldu, ortak oldu ve arkamda orkestrasıyla bas çaldı, bana eşlik etti. O yaz mayıs ayına kadar beraber çalıştık. Yaz sezonunda Boğaz'da tekrar birlikte çalıştık Ertan Anapa ile."SORU Hakan Balamir ile "Dadaş Hasan" filmi ve Arda Uskan'ın "Çizmeli Kedi" filminde Seyyal Taner ile rol almışsınız. Oyunculuğunuzun devamı gelmemiş sanırım?Salim Dündar "Yok canım benim, işim değil o ya. Benim tiyatro ile çalışmalarım var. Ben iki seneye yakın Anadolu'da davulculuğum zamanında Avni Dilligil Hoca'nın tiyatrosuyla müzikal tiyatro, operetle karış karış, il il, ilçe ilçe Anadolu'yu gezdim."SORU Güzel sesinizden, sizi yormazsak bize 'Aynalar' ve İspanyolca bir parçalarınızdan kısa kuble alabilir miyiz?Selman Dündar "Tamam bir tango söyleyeyim, Arjantin tangosu."SORU Çok teşekkür ederiz efendim. Ağzınıza Dündar "Ben teşekkür ederim." DOST Partisi Türkiye Güncel Haberler Zeynep TOKER2021’de yayınladığı Home of Sanity albümüyle dinleyicisiyle buluşan Fransız müzisyen Oscar Anton ile 4 Mart’ta Zorlu PSM’de gerçekleştireceği konser öncesi bir araya geldik. İstanbul’da ilk kez sahne alacağı için mutlu olduğunu söyleyen Anton, her ay bir şehirden bir müzisyenler bir araya geldiği Postcard isimli serisine İstanbul’u da ekleyeceğini müjdeledi!ο Postcard ismini verdiğiniz konseptle her ay bir şehirden bir müzisyenler bir araya geliyor ve yaptığınız parçaları dinleyicilerinizle paylaşıyorsunuz. Bu projenin çıkış noktası nasıl oldu sizden dinleyebilir miyiz?2020’de her ay müzik çıkardım ama kendi yatak odamdan, tek başıma; bu yıl ise tam tersini yapmak istedim, yatak odamın dışındaki insanlarla müzik yapmayı, seyahat edip yeni sanatçılarla tanışmayı. Böylece, önce yatak odamdan dışarı çıkmam ve sonra da başka insanlarla çalışmayı öğrenmem gerekti. Ve müzik yapmak için hareket etmek ve araştırmak yapabileceğim en iyi şey olduğunu düşünüyorum. Benim için gerçekten doyurucu çünkü yeni müzik, yeni ilham, yeni insanlar keşfedebiliyorum. Bu büyük bir meydan okuma ama beni daha iyi bir müzisyen olmaya, daha iyi bir besteci olmaya ve muhteşem insanlarla tanışmaya Bir sonraki şehri ve müzisyeni nasıl seçiyorsunuz? Neye göre karar veriyorsunuz?Önce en kolay ülkeleri yapmak istedim, dolayısıyla ilk başta yapılacak birinci şey Avrupa’ydı. Dolayısıyla ilk 6 ay Avrupa’da olacak. Fransa’ya yakın olan ülkeleri yaptım Almanya ve İtalya ve İspanya. Sonra umuyorum ki evimden çok uzak ülkeler olacak; ABD, Avustralya, Asya’yı düşünüyorum. Tam olarak bilmiyorum ama işin güzelliğinin de orada olduğunu düşünüyorum. Sadece akışla, ilhamla ve benimle çalışmak isteyen sanatçılarla gidiyorum. Ama İtalya şarkılarımı radyoda çalan ilk ülkeydi, yani İtalya’ya gitmem gerektiği aşikardı, çünkü daha önce de oraya gitmiş ve zaten sanatçılarla tanışmıştım, yani daha kolaydı. Berlin de kolaydı çünkü Fransa’ya yakın ve bazı sanatçılar tanıyordum, Madrid’de sadece birini, Postcard’ı birlikte yaptığım sanatçıyı tanıyordum, Avrupa’nın geri kalanına gelince, nereye gideceğimi kesin olarak bilmiyorum, sadece Spotify’da sanatçılar dinliyorum ve gerçekten iyi sanatçılar buluyorum, ne zaman hakikaten beğendiğim birini bulursam ona bir mesaj yolluyorum ve eğer birlikte bir Postcard yapmaya istekli ise o zaman onun ülkesine İstanbul’dan da bir parça gelir mi? Böyle bir şey düşünüyor musunuz?Tabii ki, bir show için İstanbul’a gelirken burada bir Postcard yapmayı düşünüyordum, şu an için hiçbir şey söyleyemiyorum çünkü hiçbir şey tamam değil ama konserden sonra bir sanatçıyla buluşacağım ve onunla bir session yapacağım ve belki başka birkaçıyla daha, bakacağız… Eğer gerçekten iyi bir parça olursa biraz daha kalacağım ve biraz daha müzik yapmaya çalışacağım, ama çok isterim çünkü İstanbul hakkında hiçbir şey bilmiyorum, bu yüzden şehri ve insanları ziyaret etmek harika 2020 yılı boyunca her ay bir EP yayınladınız ve bunları en sonunda 28 parçadan oluşan, Home of Sanity isimli albümde topladınız. Birçok şeyi tek başınıza yaptığınızı da biliyoruz. Sözyazımı, miksler vs. Tüm bu süreç bu açıdan sizi ne kadar zorladı? Üretim aşamasında tek ve kontrollü olmanın dezavantajları var mı?Bu müthiş bir soru, her şeyi kendim yapmak gerçekten gerçekten istediğim bir şey çünkü her şey benim kontrolümde ve tam istediğim sanatsal vizyona sahip olabiliyorum ama açıktır ki bu bir sürü zorlukla geliyor. Yazmak ve sonra prodüksiyonunu yapmak ve her şeyi kendim yapmak…. Ve hatta 2020’de klipleri ve fotoğrafları da kendim çekiyordum, bu kesinlikle çok fazla zaman alıyor. Yani, olumsuz tarafı şu ki her zaman durmadan çalışıyorum. Yalnızca bunu yapıyorum, 3 yıldır bir kız arkadaşım yok, arkadaşlarımı ayda iki kez gibi görüyorum, o noktada gerçekten zor ama bunu yapmak için doğru zaman olduğunu düşünüyorum çünkü 25 yaşındayım, hala müzik yazmakta daha iyiye gitmeye ihtiyacım var ve böyle yapmak çok yardımcı oluyor. Yol boyunca şimdi benimle birlikte çalışan gerçekten iyi bazı insanlarla karşılaştım, yani artık tamamen yalnız değilim. Sahiden yakın ekibime sahibim, bazı diğer sanatçıları bulmak, parçaları platformlarda yayınlatmak gibi konularda ve her şeyde bana çok yardımcı olan yönetim ekibim ve turne konusunda bana yardımcı olan insanlar… Belki bir gün bütün her şeyle ilgili olarak bana yardım edecek daha da büyük bir ekibe sahip olurum. Ama hala sanatsal tarafın yazmak ve üretmek tamamen kontrolümde olmasını istiyorum. Yani evet, tabii ki gerçek bir zorlanma ama genç olmanın anlamı Müzik üretiminizde kız kardeşiniz de size eşlik ediyor. Sosyal medyada gördüğümüz kadarıyla aranızda çok tatlı bir bağ var. Peki müzik üretim sürecinde bu nasıl? Kararları nasıl alıyorsunuz, nasıl bi’ iş dağılımı içerisindesiniz?Evet, harika! Kız kardeşim o kadar iyidir ki birlikte 2 yıldır çalışıyoruz. Birlikte ilk parçamız, nuits d’été’den önce şarkı söylediğini ya da müzik yapmak istediğini bilmiyordum bile, fiilen WhatsApp’tan bana gönderdiği bu ilk parçayla, müzik yapmak istediğini böyle keşfettim. Temelde süreç şimdi hala aynı, birlikte çok daha fazla müzik yapıyoruz, turnelere benimle geliyor ve çok daha fazla şarkı yazıyoruz. Müziğe gerçekte ilgi duymaya başlıyor ve sadece müzik yazmaya değil, aynı zamanda müzisyen hayatına da turneye çıkmak, ilham bulmaya çalışmak. Aslında süreç oldukça basit, çoğunlukla ilk fikri olan odur, gitar, veya ukulele ya da piyanoda bir melodisi olur, sonra bana söyler, bu aynı zamanda bir melodinin voice note’u da olabilir. Sonra benim piyano ya da gitarda birkaç akor bulmam gerekir, iş her zaman melodide bitmez. Sonra, bulduğumuz melodiden gerçekten memnun kaldığımızda, bilgisayara koyarız ve şarkının ne çeşit bir vibe’ı olacağını hissedebilmek için biraz prodüksiyon yapmaya başlarız. Sonra da parça tamamlandığında, birlikte sözleri yazarız. Fransızca olduğunda, çoğunlukla o yapar, ben özellikle Fransızca yazmam, nuits d’été ve minuit’nin Fransızca kısımlarını tamamen o yazdı, bu onun ortamı, onun kendi alanı ve o konuda gerçekten iyi. Hem Fransızca hem de İngilizce olan reflet’ye gelince, aslında onu birlikte yazdık, yani bilirsiniz, söz yazmanın tek bir süreci yoktur. ο Albüm/EP kapaklarınızda tasarım çizimler vs. yerine fotoğraflar görüyoruz. Daha çok bi’ anın fotoğrafı gibi… Bunu tercih ediyor olmanızın özel bir sebebi var mı?Bu gerçekten iyi bir soru, ben aslında müziğin kapağına inanmam, şarkılarımı yazarken başka bir şeyden ziyade bir hikâye düşünürüm, gerçekten insanların bir hikâye duymasını ve onu kendilerine ait kılmalarını isterim. Böylece sizin bildiğiniz hayatın bir anına, sadece bir şeyin bir resmine sahip olmayı düşünürüm. Bence mümkün olan en iyi şey o, çünkü benim parçalarım sadece hayatın anları gibi. Bir fotoğraf çekiminde çekilenleri değil, arkadaşlarla veya kız kardeşimle birlikteyken rastgele çektiğim basit bir fotoğrafı kullanmak… şarkılarım da gerçekten spontane olduğu için onlara daha iyi uyuyor .ο Sizi müziğe aşık eden isimlerden birinin Coldplay grubu olduğunu biliyoruz. Chris Martin’in “Son kaydımız 2025’te çıkacak ve ondan sonra sadece tura çıkacağız” söylemi hakkında ne düşünüyorsunuz? Artık yeni Coldplay parçaları dinleyemeyeceğiz…Coldplay’in çok büyük bir hayranıyım ve aslında çocukken gittiğim ilk konser odur. Sanırım duydum ama gerçekten okumak istemedim. İlk kez sizden okuyorum, açıkçası, dürüst olmak gerekirse, buna gerçekten inandığımı sanmıyorum. Belki haklılar, belki duracaklardır ama bunun hakkında nasıl hissedeceğimi bilmiyorum. Sadece şu ki, onların müziği bana o kadar çok ilham verdi ki, eğer bir sebepten durmak istedilerse, tabii ki onlara kızgın olduğumu söyleyecek değilim. sadece bizimle paylaştıkları bütün o muhteşem müzik, hayatım boyunca benimle kalacak o kadar çok muhteşem parça ve albüm için o kadar minnettar hissediyorum ve neyi seçerlerse seçsinler, onlara destek vermek için orada olacağım. Umarım bir gün en büyük hayallerimden birini gerçekleştireceğim, Coldplay’le buluşacağım ve onlarla bir şey yapacağım. Onların müziğinin benimkiyle öyle bir bağı olduğunu hissediyorum ki müziğimi duymalarını çok isterim. Belki şimdi doğru zaman değil, belki biraz bekleme gerekiyor ama birlikte bir şey yapıncaya kadar çalışmaya devam 4 Mart’ta Zorlu PSM’de İstanbullu dinleyicilerinizle buluşacaksınız. Onlara neler söylemek istersiniz? Nasıl bir konser bizi bekliyor?Bu benim İstanbul’daki ilk konserim olacak, dolayısıyla gerçekten müthiş bir gösteriden başka beklentileri olmasını istemiyorum, çünkü mümkün olan en iyi gösteriyi yapmak ve verebileceğimin en iyisini vermek için elimden gelen her şeyi yapıyorum. Çalacağımız şarkılar ve insanlarla buluşacağım için o kadar mutluyum ki… Sadece şunu demek istiyorum Lütfen gelin, olduğunuz gibi, arkadaşlarınızla… Gerçekten seyircinin kendilerini büyük bir arkadaş grubuna ait hissetmesini ve mümkün olduğu kadar çılgınca dans etmekten utanmamalarını istiyorum. Sadece insanların doğum günü partime geliyormuş gibi hissetmelerini, sevgi ve müziği paylaşarak birlikte eğlenmelerini istiyorum. Beklediğim ve paylaşacağımızı umduğum şey Kız kardeşiniz de o gece sizinle birlikte olacak mı?Evet! Tabii, Clementine orada olacak. Benimle turneye geliyor, böylece 4 Mart’ta İstanbul’da Zorlu’da sahnede olacak ve bu gerçekten muhteşem olacak! Gerçekten heyecanlıyız, şimdi hemen yanımda ve merhaba diyor! Ve şimdi provalara geri dönüyoruz, yakında görüşürüz. Silinen konu bu; Burayı hep okuyordum çok mantıklı, ışık tutan, güç veren yorumlar görüyordum. Kendi içinde bulunduğum çıkmazı anlatma ihtiyacı hissettim çünkü paylaşabildiğim tek bir kişi yok, kendimden utandığım için. 25 yaşındayım üniversite son sınıf öğrencisiyim, burada kendimden 11 yaş büyük biriyle tanıştım. Annemle babamın ayrı olmasından mı abimin ölümünün etkisinden mi bilmiyorum yanımda bir erkeğin oluşu, merhameti, sahiplenici duruşu, onunla her şeyi paylaşabilmek çok iyi geldi bana. Başlarda ilişkimizin adını tam koymaktan çekindi gibime gelmişti ama koydu. Tek yaşıyordu. Gece gündüz beraberdik, birlikte şehir dışına çıktık, kuzenleri ve amcalarıyla, iş arkla tanıştık, ben anneme ve babama kendisinden bahsettim ve bu duruma çok sevindi, ne zaman ailem arasa onunla olduğumu söyledim, çok gece birlikte sabahladık. Telefonu, sosyal hesabı hep elimdeydi. Benimle birlikte paylaşım yapıyordu? Sonra bir gün beni yemeğe çıkardı ve çok normal bir şeyden bahseder gibi evli olduğunu, 2 küçük kızı olduğunu söyledi. Ben inanamadım. 7 ay çünkü nasıl hiçbir şey sezmem? Nasıl çevresiyle tanıştırdı? Nasıl eve gitmedi aylarca? Bi arama bir mesaj bile görmedim? Gerçekten inanamadım çünkü evli bir adam yaşantısına, çocuk sorumluluğuna sahip biri nasıl böyl yaşayabilirdi? O an sinir krizi geçirdiğimi, ona tokatlar attığımı, yüzüne tükürdüğümü, öfkeden kendimi kaybettiğimi hatırlıyorum. Kendime geldiğimde acildeydik. Serum bitince arabaya oturup sakinlikle konuştuk. Bunu bana neden yaptığını, eşine neden yaptığını vs sordum. Sessizce ağladık. Eşi için suçlu hissettiğini ama bana olan duygularından vazgeçemediğini ve beni kaybetmek istemediğini söyledi. Benimse hissettiğim tek şey öfke. İki kadına, iki çocuğa yaptığı bencilliğin bana göre affı yok. Bu arabadan ineceğim ve seni tanımamış olacağım eğer bana ulaşmaya çalışırsan en ufak bi adım dahi atarsan her şeyi, tanıştığım akrabalarınız dahil eşin anında bilir, ona göre hareket et dedim ve indim. İlk iş anneme ve babama durumu anlattım. Çok öfkelendiler. Tam final haftamda okula gidemedim. Vize notlarım, 1 yılım boşa gitmiş oldu. Yemekten uykudan kesildim. Annem 12 saatlik yoldan geldi beni toparlamak için. Bu arada da bana başka numaralardan tabiki ulaştı. Gittiğimiz yerden resimler, dinlediğimiz müzikler gibi mesaj girişimleri oldu cevapsız bırakıp direk engelledim. Kuzeni amcası oturup konuşmak için çok ısrarcı oldu. Konuştuk ve ilk defa onu böyle gördüklerini, aşık olduğu için bir şey yapamadıklarını, çok akıl verdiklerini ama onun dinlemediğini söylediler. Benden özür dilediler. Durumu çok kötü, kendine zarar vermesinden korkuyoruz eşi de her şeyi farkında dediler. Evini benimle tanıştıktan sonra eşyalı kiralık tutmuş. Ben bu sırada enfeksiyon kapmışım 10 gün hastanede yapttım. Güvenlik refakatçi sokmasın odamıza diye de rica ettik. İkinci gün hastaneyi ayağa kaldırdı, korktuk. sakinleşmesi için görüş odasına inip onunla yüz yüze geldim. Bana sarılıp ağlamaya başladı. Elleri ayakları titriyor yüzünü ellerinin arasına alıp iyi misin diye soruyor falan. Annem daha fazla üzülmemem için müdahale etmemiş. O gidince annemde hastaneden çıktı. İş yerine gidip tüm her yeri dağıtmış. Ona vurmuş. Yan iş sahiplerine gidip bu adam öğrenci kızlarımıza göz koyuyor, bu şerefsizden bacılarınızı koruyun, ırz düşmanı diye tek tek hepsine girip konuşmuş. Gurur duydum. Hastaneden çıkınca annem beni memlekete getirdi ama mazeret sınavı hakkım için geri geldim. Dönemim uzamasın umuduyla. Yine bana ulaşmaya çalıştı ve onu çok özlediğimi fark ettim. Kendime böyle bir şeye izin vermemek için, gerçek yüzünü asıl şimdi gör karısı öğrenince sesi kesilir, geri çekilir, daha da pısar diyerekten operatörden numara sorgulayıp eşine yazdım. Fotoraflar, mesajlar, tanıştığım akrabaları hepsini anlattım. Kim bilir ben neler duyacağım şimdi diye düşündüm sanki beklediğim andı. Bu arada kadın çok güzel, bakımlı, nazik biri. Bana teşekkür edip o anlatmaya başladı. Meğer ilk günden beri farkındaymış her gece camda oturup onu bekliyormuş, 7 aydır onunla aynı yatakta hiç uyumamış, yıldönümlerinde kadın birlikte olmak istemiş ama o reddetmiş, bir kez oturup evde kahvaltı etmemiş, anahtarı yakalamış, benimle telefonda konuşurken şahit olmuş, sabah 5te kime gidiyosun diye arkasından ağlamış yine de o bana gelmiş. Beni seninle aldattı ama seni benimle aldatmadı eli elime bile depmedi dedi. Bi gece uyurken bi kadın ismi söylediğini duymuş. Benim ismimi. Bu ayrı olduğumuz zamana geliyor. Kadında dayanamayıp annesinin evine geçmiş. Sonra oturup konuşalım bi diye tekif etmiş o ise avukat numarası atmış boşanma işlemleri için. Bunları duyunca ben neden bilmiyorum daha çok yıkıldım. Sanki ona seviyor gibi davransa, beni inkar etse daha çok kolaylaşıcaktı benim için ondan nefret etmek, sevmeden hayatıma devam etmek. O ise bana ulaşma yollarında ve eşiyse çok üzgün. Benim veremediğim neyi verdin ne yaptın nasıl davrandında bu adamın gözü kö oldu, bizi yok saydı bu duruma geldi diyor. İçim cayır cayır yanıyor. Ne hissettiğimi neyin içine düştüğümü bilmiyorum. Okulu bırakıp gidesim geliyor 1 yıl belkide 2 yıl uzadı. Sağlık durumum o kadar kötü ki bi türlü toparlayamadım. Dışarı çıkıyorum ya karşılaşırsam korkusu. Bir yandan da içten içe kendime kızdığım bazı duygular.. Böyle bir şeyin içinden nasıl sağlıklı çıkarım nasıl mental olarak normale dönebilirim bilmiyorum, sınavına giremediğim derslerden 3ünü kurtarmak için yaz okulundayım. Annem okulu bırakıp gitmediğim için beni sildi. 2 aydır hiç görüşmüyoruz maddi manevi elini benden çekti çok yalnız hissediyorum yurtta odada tek kalıyorum. Onlarsa hala ayrılar ve hala 5 dakika beni görebilmek için uzaktanda olsa her fırsatı değerlendiriyor. Nasıl kendime mukayet olabilirim/ kendime set çekebilirim önerileriniz neler? Yalnızca Benim Lyrics[VERSE]Bu sıfatla anılıyorum doğduğumdan beriO da "deli" çünkü herkes öyle olduğuma eminVe çok dolduğumda yada babam kovduğunda beniİnip tiner koklardım moruk bodrumunda evinTabi bunu doğal karşılamadı görünce babamHakkını helal etmicekmiş ölünce banaÇokta sikimdeydi! Ben hap atıp dönünce kafamKendimi sanmaya başlıyorum örümcek adamYani Volkan'ı saymazsak çift kişilikliyimİkisi itişip duran bitişik 2 jip gibi içimde didişiyolarBiri piç, biri hiç değilŞuanda başbakanı gören vekil gibi ciddiyimBu benim içimde ki piçin işi ilk şarkısıBen eski sevgilim çekerken bi diş ağrısı..Onun çenesine yumruk attım "pişman mısın?"Hayır! Sikimde değil çünkü vicdansızım bitch![Chorus]Artık hakkımda ne derseniz deyinDedikleriniz umurumda değilİster deli deyin ister beni itin..Götüne sokun hiç umurumda değilKendine sakla fikirleriniÇünkü senin fikirlerin sikimde değilHaha Neticede bu benim hayatım lan lanYalnızca benim..[VERSE]Kim olduğumu bilmiyorum ama kendimimOta ve hapa verdiğim parayı hiç bi şeye vermedimAma dert değil fakirlik bahanem değilBen Ajda Pekkan'ın yüz hatlarından daha gerginimMaksimum 2 hafta sürdü benim her ilişkimSiktir et romantizmi! Her piliçle sert sikiştimBana bi iş buldular yapamam ben demiştimTorbacılık yaptırdılar bütün malı kendim içtimHayatı çaycılıkla geçen bi rhymer'ım benVe girdiğim tüm işlerden ayrıldım aynı yılİşe yaramaz biriyim, yürüyen vakit kaybıyımVe yaşam boyu başarısızlık ödülüne layığımTüm dostlarımın ailesi "Volkan'la takılma" diyoVe herkes benle bağını keserek akıllanıyoHayatımın yarısında uyku hapı kullanıyodumÖyle uyumuşum ki; ergenliğimi hatırlamıyom[Chorus]Artık hakkımda ne derseniz deyinDedikleriniz umurumda değilİster deli deyin ister beni itin..Götüne sokun hiç umurumda değilKendine sakla fikirleriniÇünkü senin fikirlerin sikimde değilHaha Neticede bu benim hayatım lan lanYalnızca benim..[VERSE]Daha önce hiç denenmeyen ve akılda kalıcakBi intihar yöntemi buldum yakında yapıcamBedenimi keskin bi bıçağın sapıyla yarıcamVe cehennemde Makaveli'nin yanında yanıcamAma ölmeden önce yapıcaklar listem varÖncelikle o gün tanıştığım bi kadınla yatıcamSonra ona yatakta bi çakıyla dalıcamVe son duşumu o kaltağın kanıyla alıcamMuhtemelen küçükken kafama bi darbe aldımYada birisi biberonuma uyuşturucu madde kattıKanımda lanet artık ve ben 5 yaşımda..Hayalarıma iğneler batırıyodum "Baba bak ne yaptım?"Ve babamı her gece rüyalarımda görüyorumOnu elektrikli bi testereyle öldürüp gömüyorum"Peki Jag o sana hiç el kaldırdı mı?"Hayır! Orospu çocuğu beni oklavayla dövüyodu[Chorus]Artık hakkımda ne derseniz deyinDedikleriniz umurumda değilİster deli deyin ister beni itin..Götüne sokun hiç umurumda değilKendine sakla fikirleriniÇünkü senin fikirlerin sikimde değilHaha Neticede bu benim hayatım lan lanYalnızca benim..

çünkü bu benim ilk hayatım